Alfabetik ESKİ TÜRKÇE KELİME EŞ ANLAMI, AÇIKLAMA arama
M
1- MAA: Beraber, birlikte.
2- MAAD: 1. Dönüp gidilecek yer. 2. Ahiret. 3. Dönüş, geri gidiş. 4.Dünya'dan sonraki hayat. 5. Gaye, amaç, ulaşılacak yer.
3- MAA-HÂZA: Bununla beraber, bununla birlikte
4- MAAMÂFİH: Bununla beraber.
5- MAASÎ: Âsilikler, isyanlar, günahlar.
6- MAAZALLAH: Allah korusun, Allah saklasın.
7- MABA'D-TABİA: Fizikötesi, metafizik.
8- MA'BUD: Kendine ibadet olunan, tapılan, Allah.
9- MÂCİN: Hileyi, hile yolunu öğreten.
10- MADDE: 1. Madde. 2. Maya, cevher. 3. Cisim.
11- MADDE-İ ÛLÂ: İlk cevher.
12- MADDİYET: Gözle görülür, elle tutulur şey.
13- MADDİYYAT: Gözle görülür, elle tutulur şeyler.
14- MADDİYYUN: Maddenin ezelî ve ebedî olduğuna inananlar, materyalistler.
15- MA'DUM: Yok olan, mevcut olmayan.
16- MÂDÛN: Alt, aşağı, alt derece, emir altında bulunan.
17- MAFEVK: Üst, yukarı, üst derecede bulunan kimse, âmir.
18- MA'FÜVV: 1. Suçu bağışlanmış, affolunmuş. 2. Muaf tutulan, istisna edilen.
19- MAĞFUR: Günahları bağışlanmış, ölmüş kimse, rahmetli olmuş.
20- MAĞRİB: Batı, garb, batı tarafında olan yerler.
21- MAĞRİBÎ: Batılı, mağribli.
22- MAĞRİFET: Allah'ın kullarını bağışlaması, yarlıgaması.
23- MAĞŞUŞ: Karışık, katışık, saf olmayan.SİKKE-İ MAĞŞUŞ: Karışık, hileli madenî para.
24- MAHALL: Yer.
25- MAHARET: Ustalık, beceriklilik.
26- MAHBUB: Sevilmiş, sevilen, sevgili.
27- MAHFÎ: Gizli, saklı.
28- MAHFUZ: 1. Saklanmış, korunmuş. 2. Ezberlenmiş.LEVHİ MAHFUZ: Allah tarafından takdir edilenlerin ezelde yazılı bulunduğu levha.
29- MÂHİR: Maharetli, hünerli, becerikli.
30- MAHİYET: Bir şeyin aslı, esası, içyüzü, özü.
31- MAHKEME: Davaların görülüp karara bağlandığı yer.
32- MAHKEME-İ KÜBRA: Âhirette Allah huzurunda kurulacak büyük mahkeme.
33- MAHKÛM: 1. Hükmolunan, birinin hükmü altında bulunan 2. Hüküm giymiş. 3. Katlanma, zorunda olma.
34- MAHLAS: 1. Kurtulacak yer. 2. Bir kimsenin takma adı, mahlası.
35- MAHLÛK: Yaratılmış, yaratık.
36- MAHMUD: 1. Hamd olunmuş, övülmüş, övülmeye layık. 2. Ebrehe'nin Kâbe'yi yıkmak için getirdiği filin adı.
37- MAHMUL: 1. Yüklenmiş. 2. Bir şeyin üzerine kurulmuş.
38- MAHREC: 1. Dışarı çıkacak, çıkılacak kapı. 2. Ağızdan harflerin çıktığı yer.
39- MAHREK: 1. Hareketli bir noktanın takip ettiği yol. 2. Bir gezegenin bir devrede üzerinden gittiği farzolunan dairevî hat, yörünge.
40- MAHSUSÂT: Gözle görülür şeyler.
41- MA'HUD: 1. Ahdolunmuş, bilinen, sözleşilen. 2. Sözü geçen.
42- MAHV: 1. Yok etme, ortadan kaldırma. 2. Beşerî noksanlardan kurtulma hali.
43- MAHZUF: Silinmiş, kaldırılmış, gizli tutulmuş.
44- MAHZUR: Sakınılacak, korkulacak şey, engel, sakınca.
45- MÂİ': 1. Men eden, alıkoyan, engel olan. 2. Engel, özür.
46- MAİDE: 1. Yemek yenilen sofra, yemek, ziyafet. 2. Kur'ân-ı Kerim'in 5. sûresi.
47- MAİŞET: Yaşama, yaşayış, geçinme, geçinmek için lüzumlu şey.
48- MAİYYET: Beraberlik, arkadaşlık, bir büyük memurun emrinde bulunma.
49- MAKAM: 1. Durulan, durulacak yer. 2. Memuriyet, memurluk yeri.
50- MAKAM-I İBRAHİM: Kâbe'de bulunan ve Hz. İbrahim'in ayak izi olduğu söylenen taş.
51- MAKAM-I MAHMUD: Peygamberimizin cennetteki makamı, şefaat makamı.
52- MAKARR: Durulan yer, karargâh,ocak, merkez, başkent, payitaht.
53- MAKBUZ: 1. Alınmış, alındı belgesi. 2. Sıkılmış, daraltılmış.
54- MAKLÛB: Altı üstüne getirilmiş, ters çevrilmiş, başka şekle sokulmuş.
55- MAKSUD: Kastolunan, istenilen şey, emel.
56- MAKSURE: Camilere etrafı parmaklıklı yüksekçe yer.
57- MAKTUL: Vurulmuş, öldürülmüş, katledilmiş.
58- MA'KUL: Akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı.
59- MAL: Varlık, para, kıymetli eşya.
60- MÂLİK: Sahip, bir şeyi olan, bir şeye sahip olan.
61- MÂLİKÜ'L-MÜLK: Mülkün sahibi, Allah.
62- MA'LUL: İlletli, hastalıklı, sakat.
63- MA'LÛM: Bilinen, belli.
64- MA'LUMAT: Bilinen şeyler, biliş, bilgi.
65- MAMÛRE: İnsan bulunan, bayındır, şenlikli yer, şehir, kasaba.
66- MÂNÂ: 1. Anlam. 2. İçyüz. 3. Akla yakın sebep. 4. Rüya, düş.
67- MÂNEVİYE: İyilik ve kötülük ilâhı diye iki ilâha inanmaktan ibaret batıl bir mezhep olup zerdüştlerden alınmıştır.
68- MANEVİYYAT: Maddî olmayan, manevî olan hususlar.
69- MANSUB: Nasbolunmuş, konmuş dikilmiş, nesne.
70- MANTIK: 1. Söz. 2. Mantık ilmi, vasıta ve delil arasında tutarlılık.
71- MANTIKU'T-TAYR: Kuş dili, Feridüddin Attar'ın meşhur eseri.
72- MANTUK: Söylenmiş, denilmiş, söz, kelam, nutuk, mefhum.
73- MARAZ: Hastalık, illet.
74- MA'RİFE: Mânâ ve mefhumu belirtilmiş olan söz, belirli.
75- MA'RİFET: 1. Herkesin yapamadığı ustalık, ustalıkla yapılmış olan şey. 2. Bilme, biliş, bilgelik.
76- MA'RİFETULLAH: Allah'ı tanıma, bilme.
77- MARUF: 1. Bilinen, tanınan, meşhur ünlü. 2. Şeriatin emrettiği, uygun gördüğü.
78- MASARİF: Sarfolunanlar, harcananlar.
79- MASDAR: 1. Bir şeyin çıktığı yer, temel, kaynak. 2. Fiil kökü.
80- MASHARA: Maskara, soytarı.
81- MÂSİVA: 1. Bir şeyden başka olanların hepsi. 2. Dünya ile ilgili olan şeyler. 3. Allah'tan başka her şey.
82- MASİVALLAH: Allah'tan başka her şey.
83- MA'SİYET: İsyan, günah, âsilik.
84- MASLAHAT: 1. İş, emir, madde, keyfiyet, önemli iş. 2. Barış, dirlik-düzenlik.
85- MASLAHAT-I ÂMME: Kamu işler.
86- MASRİF: Sarfetme, harcama mahalli.
87- MASRUF: 1. Sarfedilmiş, harcanmış. 2. Çevrilmiş, döndürülmüş.
88- MA'ŞUK: Sevilen, sevilmiş.
89- MATBU': 1. Tabolunmuş, basılmış. 2. Hoş, latif, makbul.
90- MATBUAT: Matbaada basılmış şeyler.
91- MATLA': Doğacak yer, güneş vasair yıldızların doğması, kaside veya gazelin ilk beyti.
92- MATLAB: 1. İstenilen şey, istek. 2. Bahis, mesele, kazıyye, önerme.
93- MATLUB: İstenilen, aranılan şey.
94- MA'TUF: 1. Eğilmiş, bir tarafa doğru çevrilmiş. 2. Birine isnat olunmuş, yöneltilmiş.
95- MÂUN: 1. Malın zekatı. 2. Kendisinden faydalanılacak şey, eve gerekli olan şeyler.
96- MÂVERÂ: Art, geri, bir şeyin ötesinde bulunan.
97- MÂYE: 1. Maya, asıl, esas. 2. Para, mal. 3. İktidar, güç, 4. Bilgi. 5. Dişi deve.
98- MÂYİ': Sıvı, akıcı.
99- MAZÎ: Geçen, geçmiş olan, geçmiş zaman.
100- MEAL: Anlam, kavram.
101- MEBADİ: Başlangıçlar, ilkeler.
102- MEBAHİS: Arama, araştırma yerleri, araştırma veya münakaşa konuları.
103- MEBANÎ: Yapılar, binalar, temeller.
104- MEBDE ve MEAD: Başlangıç ve dönüş, ruhun dünyaya gelişi ve dönüşü, dünya ve ahiret.
105- MEBDE': 1. Başlangıç. 2. Kaynak, kök. 3. Bilgilerin ilk kısımları. 4. İlke. 5. Tasavvufta sâlikin ilk başlangıcı.
106- MEBDE-İ KÜBRA: Büyük başlangıç.
107- MEBDE-İ ÜMİD: Ümidin kaynağı.
108- MEBİ': Satılmış şey, satılan mal.
109- MEBNA: Yapı, bina, yapı yeri, bina yeri.
110- MEBNÎ: 1. Yapılmış kurulmuş. 2. Bir şeye dayanan. 3. ...den dolayı.
111- MEB'US: 1. Gönderilmiş, 2. Peygamber olarak gönderilmiş kimse. 3. Öldükten sonra diriltilmiş kimse. 4. Halk tarafından seçilerek parlementoda yer alan kimse, millet vekili.
112- MECAZ: 1. Yol, geçecek yer. 2. Gerçeğin zıddı. 3. Kendi öz mânâsıyla kullanılmayıp benzetme yolu ile başka mânâda kullanılan söz.
113- MECAZ-I AKLÎ: Akla uygun olan mecaz, akılla bilinen mecaz, bir şeyi asıl sebebinin dışında başka bir sebebe isnad etmek.
114- MECAZ-I LÜGAVÎ: Mecaz-ı müsrseldir.
115- MECAZ-I MÜRSEL: Benzetme dışında başka bir ilişki sebebiyle kullanılan mecaz: Meselâ: "O köye sor" demek, "o köyden birine sor" demektir.
116- MECRUR: çekilmiş, sürüklenmiş, sonu kesre olan isim.
117- MEC'ÛL: Meydana çıkarılmış, yapılmış olan, yapmacık, uydurma.
118- ME'CUR: 1. Ecir veya sevabı verilmiş olan. 2. Kiraya verilen.
119- MECUSİ: Ateşe tapanlara verilen ad.
120- MECZUM: Kesin karar verilmiş. Sonu cezimli olan kelime.
121- MEDAİN: Şehirler.
122- MEDAR: 1. Bir şeyin döneceği yer, etrafında hareket edilen nokta. 2. Yörünge, gezegenin güneş etrafında dönerken çizdiği daire.
123- MEDAYİN: Şehirler.
124- MEDD: 1. Uzatma, çekme. 2. Yayma, döşeme.
125- MEDENÎ: 1. Şehirli. 2. Medine'li. 3. Terbiyeli, kibar, nazik, 4. Medine'de nazil olan sûre veya âyet.
126- MEDHAL: 1. Girecek yer, kapı, giriş. 2. Başlangıç.
127- MEDİNE: 1. Şehir. 2. Eski adı Yesrib olan ve Peygamberimizin türbesi bulunan Hicaz şehirlerinden.
128- MEDLUL: 1. Delil getirilmiş şey. 2. Delalet olunan, gösterilen. 3. Bir kelimeden veya bir işaretten anlaşılan.
129- MEDYUN: Borçlu, verecekli.
130- MEFAZE: Çöl, sahra.
131- MEFHUM: 1. Anlaşılmış. 2. Sözden çıkarılan mânâ, kavram.
132- MEFHUM-İ MUHALİF: Bir sözden çıkarılan zıt mânâ.
133- MEFKUD: 1. Yok olmayan, bilinmeyen. 2. Ölü veya diri olduğu bilinmeyen kayıp kimse.
134- MEFKURECİ: Ülkücü, idealist.
135- MEFTUH: 1. Fethedilmiş, açılmış, açık. 2. Zaptedilmiş, ele geçirilmiş. Sonu üstün ile harekeli isim.
136- MEFTÛN: 1. Sihirlenmiş, fitneye düşmüş. 2. Gönül vermiş, tutkun, vurgun. 3. Hayran olmuş, şaşmış.
137- MEF'UL: 1. İşlenmiş, yapılmış, kılınmış. 2. Tümleç.
138- MEHABET: Azamet, ululuk, korkunçluk.
139- MEHÂFETULLAH: Allah korkusu.
140- ME'HAZ: Bir şeyin alındığı, çıkarıldığı yer, kaynak.
141- ME'HUZ: 1. Alınmış, çıkarılmış, tutulmuş. 2. Ödünç olarak başka bir yerden alınmış.
142- MEKÂN: 1. Yer, mahal. 2. Ev, oturma yeri, konut.
143- MEKÂRİM: Cömertlikler, elaçıklıklar, iyilikler.
144- MEKÂRİM-İ AHLÂK: İyi huy, güzel ahlâk. Peygamberimizin ahlâ-kı.
145- MEKKÎ: Mekke ile ilgili, Mekkeli, Mekke'de nazil olmuş âyetler veya sûreler.
146- MEKR: 1. Hile, oyun, düzen. 2. Hile ile aldatma, maksadından vazgeçirme.
147- MEKRUH: 1. İğrenç, tiksinti veren. 2. Haram olmayan ve zaruret olmadıkça yapılması uygun görülmeyen iş.
148- MELÂİKE: Melekler.
149- MELÂİKE-İ MUKARREBÎN: Allah'a yakın olan melekler.
150- MELCE': Sığınacak yer, sığınak.
151- MELE': 1. Doldurma, dolma, doluluk. 2. Kalabalık, topluluk.
152- MELE'-İ A'LÂ: Büyük meleklerin toplandığı yer.
153- MELE'-İ FİRAVN: Firavun'un cemaati.
154- MELEKE: Alışkanlık, yetenek, maharet, iktidar.
155- MELEKÛT: 1. Hükümdarlık, azamet. 2. Alem-i melekût: Ruhlar ve melekler âlemi.
156- MELHÛZ: Mülahaza edilen, düşünülebilen, hatıra gelen.
157- MELİK: 1. Padişah, hükümdar. 2. Allah'ın adlarından.
158- MEMAT: Ölüm.
159- MEMLÛK: 1. Birinin malı olan. 2. Kul, köle.
160- ME'MUR: Emir almış, bir işle vazifelendirilmiş kimse, emrolunan.
161- MENÂKIB: Menkıbeler, övünülecek vasıflar.
162- MENÂM: 1. Uyunacak yer, yatak odası. 2. Uyku, düş, rüya.
163- MENÂR: 1. Nur, ışık yeri. 2. Yol işaretleri. 3. Fener kulesi.
164- MENÂSİK: İbadet yerleri, görevleri.
165- MENÂSİK-İ HACC: Hac ibadeti için ziyaret edilecek yerler, görevler.
166- MENAT: Cahiliye devrinde Kâbe'de bulunan bir putun adı.
167- MENDUB: 1. İyilikleri sayılarak arkasından ağlanan ölü. 2. Şeriatçe yapılıp yapılmamasında bir sakınca olmayan ama uygun görülen işler.
168- MENEND: Eş, benzer.
169- MENFİ: 1. Sürgün edilmiş, sürgün. 2. Bir şeyin tersini ileri süren. 3. Olumsuz.
170- MENHİ: Yapılması şer'an yasaklanmış, haram olmuş.MENHİYYAT: Şeriatin yasak ettiği şeyler.
171- MENKÛL: 1. Nakledilmiş, taşınmış. 2. Ağızdan ağıza geçmiş söz.
172- MENSUH: Hükmü kaldırılmış, nesholunmuş, yürürlükten kaldırılmış.
173- MENŞE': 1. Bir şeyin çıktığı yer, esas, kök. 2. Yetişilen yer, bitirilen mektep.
174- MENZİL: 1. Yollardaki konak yeri. 2. Ev. 3. Bir günlük yol, konak. 4. Mesafe.
175- MERCİ: 1. Dönülecek yer. 2. Müracaat olunacak, baş vurulacak yer kimse.
176- MERCUH: 1. Başka bir şeyin kendisine üstün tutulduğu şey. 2. Hasmından önce iddiasını ispata selahiyeti olmayan kişi.
177- MERFU': 1. Kaldırılmış, yükseltilmiş. 2. Sonu ötre ile okunan kelime. 3. Merfû Hadis; senedi kuvvetli olsun veya olmasın Hz. Peygamber'e isnad olunan hadistir.
178- MER'Î: 1. Riayet edilen, saygı gösterilen. 2. Yürürlükte olan, gözle görülen.
179- MERTEBE: 1. Derece, basamak. 2. Pâye, rütbe. 3. Miktar.
180- MERVÎ: Rivayet olunan, birinden işiterek söylenen.
181- MESABE: Derece, rütbe, kadar.
182- MESAFİH: 1. Sahife haline getirilmiş şeyler, kitaplar. 2. Mushaflar, Kur'ânlar.
183- MESAĞ: İzin, ruhsat, cevaz, müsade.
184- MESAİ: Çalışmalar.
185- MESALİH: Maslahatlar, işler.
186- MESBÛK: 1. Geçmiş, arkada kalmış. 2. Önde bulunan, ondan evvel geçmiş. 3. Önce namaza durmuş, sonra imama uymuş.
187- MESEL: 1. Örnek, benzer, nümune. 2. Dokunaklı ve mânâlı söz. 3. Yararlı hikâye. 4. Delil, hüccet.
188- MESELE: 1. Sorulup karşılığı istenen problem. 2. Önemli iş.
189- MESH: 1. Silme, sığama. 2. Bir şeyi el ile sığama. 3. Abdest alırken ıslak eti başın dörtte birine sürme, mest üzerine sürme.
190- MESH: Şeklini değiştirerek çirkin bir hale koyma.
191- MESKEN: Oturulacak yer, oturulan ev.
192- MESNEVÎ: 1. Her beyti kendi arasında kafiyeli ve baştan sona aynı vezinle yazılmış manzume. 2. Mevlânâ'nın ünlü eseri.
193- MESNÛN: 1. Bilenmiş. 2. Sünnete uygun olan. 3. Yıllanmış şey.
194- MESRUR: Memnun, sevinçli, meramına ermiş.
195- ME'SÛR: Esir edilmiş, tutsak, yolu kesilmiş. Dinî geleneklere uygun olan, rivayete dayanan.
196- MEŞÂİR: 1. Hacı olmadan önce durulması gereken önemli yerler. 2. Hasseler, duygular.
197- MEŞAKKAT: Zahmet, güçlük, zorluk, sıkıntı.
198- MEŞ'AR: 1. Hacı olmadan önce durulması gereken yerlerden her biri. 2. Duygu, hasse.
199- MEŞ'AR-İ HARAM: Müzdelife'de şimdi üzerinde mescit bulunan yer.
200- MEŞAYİH: Şeyhler, ihtiyarlar.
201- MEŞHED: 1. Şehit olunan veya şehidin gömüldüğü yer. 2. İran'da bir şehrin adı. 3. Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit düştüğü yer.
202- MEŞHUR: Şöhret kazanmış, tanınmış.
203- MEŞİYYET: 1. İrade, arzu, istek. 2. Yürüyüş, yürütme.
204- MEŞREB: 1. Mizaç, huy, ahlâk. 2. İçecek yer.
205- MEŞRIK: Doğu, güneşin doğduğu taraf.
206- MEŞRU: Şer'an caiz olan, şeriate ve kanuna uygun olan.
207- META: 1. Satılacak mal, eşya. 2. Sermaye.
208- METALİ: 1. Doğacak yerler. 2. Güneş ay ve yıldızların doğdukları yerler.
209- METBÛ: 1. Kendisine tabi olunan, uyulan. 2. Hükümdar.
210- METİN: Sağlam, dayanıklı.
211- METRUK: Terkedilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, metruk hadis; amel edilmeyecek derecede zayıf.
212- MEVÂŞİ: Davar ve mal gibi hayvanlar (koyun, keçi, öküz, inek...)
213- MEVEDDET: Sevme, sevgi, dostluk.
214- MEVHİBE: Bahşiş, ihsan, bağış.
215- MEV'İZA: Öğüt, nasihat, vaaz.
216- MEVKİ: Yer.
217- MEVLÂ: 1. Efendi, sahip. 2. Allah. 3. Kul, köle, azat eden. 4. Velî, veliyeti olan. 5. Şanlı, şerefli. 6. Yardımcı. 7. Mürebbi, terbiye eden.
218- MEVRİD-İ NASS: Hakkında kesin delil olan husus.
219- MEVSUF: Vasfolunmuş, vasıflanan, belirtilen.
220- MEVT: Ölüm.
221- MEVTÂ: Ölüler, ölmüşler.
222- MEVZİ: Yer.
223- MEVZU: 1. Konulmuş. 2. Konu. 3. Doğru olmayan, uydurma.
224- MEYL: 1. Eğilme, eğiklik, akıntı. 2.Sevme, tutulma, gönül akışı.
225- MEYTE: Hayvan leşi, kendi kendine ölen hayvan.
226- MEYYİT: Ölmüş, ölü.
227- MEZAHİB: Mezhepler, tutulan yollar.
228- MEZAHİB-İ ERBAA: Dört mezhep: Hanefî, Şafiî Malikî, Hanbelî.
229- MEZC: Katma, karıştırma.
230- MEZHEB: 1. Gidilen, tutulan yol. 2. Mezhep.
231- MEZHEB-İ HANEFÎ: Hanefî mezhebi.
232- MEZİYY: Mezi, idrardan önce gelen beyazımsı sıvı.
233- MEZMUM: Yerilmiş, beğenilmemiş ayıplanmış.
234- MEZNİYYE: Zorla cinsî ilişkide bulunulan kadın.
235- MEZRAA: Ziraat olunacak, ekilecek tarla, yer, çiftlik.
236- ME'ZUN: İzinli, izin almış, bir işi yapmaya izin alan.
237- MISRÎ: Mısırlı, Mısır ülkesiyle ilgili.
238- MÎKAT: 1. Bir iş için belirtilen zaman veya yer. 2. Mekke yolu üzerinde hacıların ihrama girdikleri yer.
239- MİLEL: 1. Milletler, uluslar. 2. Bir dinde veya mezhebde olan topluluklar.
240- MİLK: Birinin tasarrufunda bulunan şey veya yer.
241- MİLK-İ YEMİN: Köle, cariye.
242- MİNVAL: Tarz, yol, suret, şekil, usül.
243- MÎRAC: 1. Merdiven. 2. Göğe çıkma.
244- MÎRAC-I NEBÎ: Peygamberimizin mirac mucizesi.
245- MİR'AT: 1. Ayna. 2. Bir cins lale.
246- MİSAK: Sözleşme, anlaşma.
247- MİSAL: 1. Örnek, benzer. 2. Masal. 3. Rüya, düş.
248- MİSKAL: Yirmidört kıratlık bir ağırlık ölçüsü. (Ondört kırat bir şer'î dirhem karşılığıdır).
249- MİSKİN: 1. Aciz, zavallı, beceriksiz, hareketsiz. 2. Cüzzamlı. 3. Mal ve mülkü olmayan, kendini idareden âciz, yoksul.
250- MİSL: 1. Benzer. 2. Misilleme. 3. Miktar. 4. Kat.
251- MİYAR: Ölçü, ayıraç, bir şeyin halislik derecesini anlamaya yarayan âlet.
252- MÎZAN: 1. Terazi, ölçü âleti, tartı, ölçü. 2. Mahşerde amellerin tartılmasını yapacak olan şey.
253- MUADİL: Eşit, denk, eşdeğer.
254- MUÂHEDE: Karşılıklı and içme, antlaşma.
255- MUAHEZE: Azarlama, paylama, çıkışma, tenkit.
256- MUAHİD: 1. Antlaşma yapanlardan her biri. 2. İslâm hükümetine bir para ödeyerek kendini himaye ettiren hıristiyan veya bir başka dinden kimse.
257- MUALLAKAT: İslâm'dan önce Arap şairlerinin Kâbe duvarına asılan meşhur kasideleri.
258- MUALLİM: Öğreten, talim eden, öğretmen.
259- MUAMELAT: 1. İnsanların birbirine karşı tutum ve davranışları. 2. Resmî dairelerde yapılan evrak kayıt ve işlemleri.
260- MUAMELE: 1. Davranma, davranış. 2. Yol, iz. 3. Dairede yapılan kayıt vesaire. 4. Alışveriş, sarraflık, para işleri.
261- MUAMMA: Bilmece, anlaşılmaz ve karışık iş.
262- MUATTAL: 1. Kullanılmış, bırakılmış. 2. Boş, işsiz.
263- MUAYYEN: Belli, belirli, tayin edilmiş, kararlaştırılmış.
264- MUAZZEB: Azapta bulunan, çok sıkıntı gören, eziyet çeken.
265- MUCİD: İcat eden, yeni bir şey meydana getiren, fikir ve mânâ yaratan.
266- MUCİZE: Allah'ın izniyle peygamberler tarafından gösterilen ola-ğanüstü şey.
267- MUDAREBE: 1. Dövüşme, vuruşma. 2. Sermaye ve emek konarak kurulan şirket.
268- MUFASSAL: Tafsilatla, uzun uzun anlatılan, ayrıntılı.
269- MUGALATA: Yanıltmak için, yanıltacak yolda söz söyleme, demogoji.
270- MUGAYYEBAT: Gizli, görünmez şeyler.
271- MUHABBET: Sevgi, sohbet.
272- MUHABBETULLAH: Allah sevgisi.
273- MUHACİRİN: Hicret edenler.
274- MUHACİRİN-İ EVVELÎN: Mekke'den ilk hicret eden müslümanlar.
275- MUHAFIZ: Muhafaza eden, saklayan, koruyan, bekçi.
276- MUHAKKIKÎN: Hakikati, gerçeği bulup meydana çıkaranlar, araştırıcılar.
277- MUHAL: Mümkün olmayan, olamaz, imkansız, olanaksız.
278- MUHARREMAT: Haram ve yasak olan şeyler.
279- MUHARRER: Yazılmış, yazılı.
280- MUHAVVEL: 1. Değiştirilmiş. 2. Havale edilmiş, gönderilmiş, ısmarlanmış.
281- MUHAYYER: Seçilmesi serbest olan seçmece, beğenmece.
282- MUHBİR: 1. Haber veren, haberci. 2. Bir gazete için haber taşıyıp ulaştıran.
283- MUHİT: 1. İhata eden, kuşatan. 2. Çevre. 3. Okyanus. 4. Allah'ın isimlerinden.
284- MUHKEM ÂYET: Tevil ve tefsir gerektirmeyen mânâsı ve lafzı açık âyet.
285- MUHKEM: Sağlam, sağlamlaştırılmış, kuvvetli.
286- MUHKEMAT: İçinde hüküm bulunan, mânâsı açık olan âyetler.
287- MUHLİS: Halis, katkısız, dosdoğru, her hali içten ve gönülden olan, ihlâs sahipleri, samimi ve doğru olanlar.
288- MUHSANE: Namuslu kadın.
289- MUHTAR: 1. Seçilmiş, seçkin. 2. Hareketinde serbest olan, istediği gibi davranan. 3. Peygamberimizin isimlerinden.
290- MUHTEMEL: Umulur, olabilir, olası.
291- MUKADDER: 1. Kıymeti biçilmiş, kadri, değeri bilinmiş. 2. Alın yazısı.
292- MUKADDİME: Başlangıç, başlama, giriş.
293- MUKARENET: Bitişiklik, yaklaşma, kavuşma, uygunluk, cinsel yaklaşma.
294- MUKATELE: Birbirini öldürme, vuruşma, savaş.
295- MUKATTAA: Kesilmiş, kesik, ayrı.
296- MUKAVELE: Sözleşme, yazılı sözleşme.
297- MUKAYESE: Kıyas etme, karşılaştırma.
298- MUKAYYED: 1. Kayıtlı, bağlı, bağlanmış. 2. Bir işe önem veren. 3. Kaybolmuş, deftere geçmiş.
299- MUKTEZA: 1. İktiza etmiş, lâzım gelmiş. 2. Kanun gereğince yazılmış yazı, derkenar.
300- MULLAKAT-I SEB'A: İslâm'dan önce Kâbe duvarına asılmış olan yedi kaside.
301- MURAKIB: 1. Murakabe eden, koruyan. 2. Allah'a bağlanmış.
302- MUSALAHA: Barışma, uzlaşma, barış, güvenlik.
303- MUSALLA: Namaz kılmaya mahsus açık yer. Cami veya mezarlık civarında cenaze namazı kılınan yer.
304- MUSHAF: 1. Sahife halinde yazılmış kitap. 2. Kur'ân.
305- MUSİBET: Felâket, ansızın gelen belâ, uğursuz.
306- MUT'A: 1. Geçici kazanç. 2. Şiilere mahsus süresi belirlenmiş nikah.
307- MUTABIK: Birbirine uyan, uygun.
308- MU'TAD: Âdet olunmuş, alışılmış.
309- MU'TEZİLE: Aklı ön plâna alan ve "kul kendi fiillerinin yaratıcısıdır" diyerek, ehl-i sünnetten ayrılan fırka. Bunlara kaderiyeciler de denir, önderleri Vâsıl b. Ata'dır.
310- MUTMAİN: Gönlü kanmış, içi rahat, emin.
311- MUTTALİ': Öğrenmiş, haber almış, bilgili.
312- MUTTARİD: Bir düzeye giden, sıralı, düzgün, muntazam.
313- MUTTASIF: Vasıflanan, kendisinde bir hal, bir sıfat, bir vasıf bulunan.
314- MUTTASIL: Bitişik, istisna-i muttasıl, aynı cinsten alanlar arasında yapılan istisnadır. Ayrı cinsten olursa "munkatı" denilir.
315- MUVAHHİD: Allah'ın birliğine inanan.
316- MUVALAT: Dostluk, karşılıklı sevgi, koruma, yardım.
317- MUZAF: Katılmış, bağlanmış, bağlı.
318- MUZAFÜN İLEYH: Muzafın bağlı bulunduğu isim.
319- MUZARİ: Şimdiki zaman veya geniş zaman kipi.
320- MUZMER: Gizli, örtülü, saklı, dışarıya vurulmamış, içte gizli.
321- MÜBADELE: Bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi, değiş-tokuş, trampa, takas.
322- MÜBAHELE: Birine beddua etme, ilenme, birinden nefret etme.
323- MÜBAH-MUBAH: Yapılıp yapılmamasında şer'an bir sakınca olmayan.
324- MÜBALAĞA: Bir şeyi çok büyütme, abartma, küçük bir şeyi büyük gösterme.
325- MÜBAREZE: Cenk, kavga, uğraşma.
326- MÜBİN: 1. Hayrı şerri, kötüyü iyiyi ayıran. 2. Açık, besbelli.DİN-İ MÜBİN: İslâm dini.
327- MÜBTEDÂ: İsim cümlesinde özne.
328- MÜBTEDİ: Bir işe yeni başlayan, çaylak, acemi.
329- MÜCAMEAT: 1. Karşılıklı iyi ilişkiler kurmak. 2. Cinsî münasebette bulunmak.
330- MÜCAZAT: 1. Karşılık. 2. Bir suça verilen ceza.
331- MÜCERRED: 1. Tecrit edilmiş, soyulmuş.. 2. Soyut.
332- MÜCMEL: Kısa ve az sözle anlatılmış, öz. Kapalı ifade. (Çoğulu) Mücmelat.
333- MÜDDET: Zaman, vakit, bir şeyin uzayıp sürdüğü zaman.
334- MÜDÎR: İdare eden, çeviren, idareden anlayan, direktör.
335- MÜECCEL: Tecil edilmiş, ileriye bırakılmış, ileride yapılmak üzere vakti belirtilen, ertelenmiş.
336- MÜEKKED: 1. Sağlamlaştırılmış. 2. Tekrar edilmiş, pekiştirilmiş.
337- MÜELLEFE-İ KULÜB: Peygamberimiz zamanında kalpleri İslâm'a ısındırılmak için iltifat görmüş olanlar.
338- MÜELLİF: 1. Telif eden, kitap yazan. 2. İmtizaç ettiren, kaynaştıran.
339- MÜENNES: 1. Dişi, 2. Hakiki itibarıyla ve söyleniş itibarıyla dişi olan kelime.
340- MÜESSİR: 1. Tesir eden, etki, iz bırakan. 2. İşleyen, hükmünü yürüten. 3. Çok hissedilen, içe işleyen. 4. Dokunan, dokunaklı. 5. Eser sahibi. Allah Teâlâ.
341- MÜFESSER: Tefsir edilmiş, açıklanmış.
342- MÜFRED: Tek, yalnız, basit, tekil.
343- MÜFREDAT: 1. Basit şeyler. 2. Toptan bilinen şeylerin ayrıntıları.
344- MÜFREZE: Ayrılmış, ordudan ayrılmış birkaç müfreze.
345- MÜFSİD: 1. İfsat eden, bozan. 2. Fesatlık eden, ara açan.
346- MÜKALEME: Konuşma, müzakere, muhavere.
347- MÜKÂTEBE: Yazışma, mektuplaşma, birbirine yazma, köle ile yapılan azatlık sözleşmesi.
348- MÜKEVVENAT: Yaratıkların hepsi, kâinat mevcûdat.
349- MÜKREH: Zorlanan kimse.
350- MÜLAANE: Karşılıklı beddua etme, ilenme, lânet etme.
351- MÜLÂBESE: 1. Benzer şeylerin ayırt edilemiyerek birbirine karıştırılması. 2. Münasebet, yakınlık.
352- MÜLAHAZA: 1. Dikkatle bakma, 2. İyice düşünme, düşünce.
353- MÜMARESE: Alışma, alışıklık, yatkınlık, meleke.
354- MÜMEYYİZ: 1. Seçen, ayıran. 2. Dairedeki yazıları temize çeken kâtip. 3. İmtihanda ayırtman.
355- MÜMTAZ: İmtiyazlı, seçkin, üstün tutulmuş.
356- MÜNÂCAT: 1. Dua etme, yalvarma. 2. Divan edebiyatında Allah'a dua için yazılan manzume çeşidi.
357- MÜNADİ: Nida eden, müezzin, tellal.
358- MÜNAFIK: 1. Nifak sokan, iki yüzlü. 2. Kâfir olduğu halde kendisini müslüman gösteren.
359- MÜNECCİM: Yıldız falına bakan, astroloji ile uğraşan.
360- MÜNEZZEH: Tenzih edilmiş, temiz, arı, noksanlıklardan uzak.
361- MÜNFERİD: Yalnız olan, tek, ayrı, kendi başına.
362- MÜNHASIRAN: Hususi olarak, sadece, yalnız olarak, özellikle.
363- MÜNKATİ': Kesilen, kesik arkası gelmeyen, son bulan, süreksiz.
364- MÜNKERÂT: Şeriatçe yapılması yasaklanmış şeyler.
365- MÜNKİR: 1. İnkâr eden, kabul etmeyen. 2. Mezarda sual soracak iki melekten biri. Münkir-Nekir.
366- MÜRAÎ: İki yüzlü kimse.
367- MÜREBBİ: 1. Terbiye eden, Pedegog, çocuk terbiye eden. 2. Besleyen.
368- MÜREKKEB: İki veya daha çok şeyin karışmasından meydana gelen, bileşik.
369- MÜRSEL HADİS: Tabiînin, sahabeyi atlayarak rivayet ettiği hadis, yani sahabeden değil tabiînden gelen hadis.
370- MÜRTEDD: İslâm dininden dönen kimse.
371- MÜSAMAHA: Hoş görü, tolerans, görmemezlikten gelme, göz yumma.
372- MÜSAVAT: Eşitlik, aynı halde ve derecede olma.
373- MÜSAVÎ: Eşit, denk, aynı halde ve derecede bulunan.
374- MÜSBET: 1. Tesbit edilmiş, adil gösterilmiş. 2. Olumlu, pozitif.
375- MÜSEBBİB: 1. Sebep olan. 2. İcab eden.
376- MÜSELLEM: 1. Teslim edilmiş, verilmiş. 2. Doğruluğu herkesçe kabul edilmiş.
377- MÜSEMMA: 1. Bir ismi olan, adlandırılmış, adlı. 2. Muayyen, belirli zaman.
378- MÜSKİR: Sarhoş eden, sarhoşluk veren.
379- MÜSKİRÂT: Sarhoşluk veren şeyler.
380- MÜSNED: İsnad edilmiş, senede bağlanmış. "Müsned Hadis" senedi kesintisiz olarak Hz. Peygamber'e ulaşan hadistir.
381- MÜSTAĞNÎ: 1. Doygun, yönlü, tek. 2. Çekingen, nazlı davranan. 3. Gerekli bulmayan.
382- MÜSTAĞRAK: Batmış, dolmuş.
383- MÜSTAHSİL: Yetiştiren, yetiştirici, üretici.
384- MÜSTAMEL: Kullanılmış, eski, köhne.
385- MÜSTEAR: Takma ad, iğreti olarak duruş.
386- MÜSTECAB: Dileği, duası kabul olunmuş.
387- MÜSTEHABB: 1. Sevilen, beğenilen. 2. Farz ve vacip olmayıp da yapılması sevap olan iş, hareket.
388- MÜSTEHAK: Hak edilmiş, yiyip içilerek bitirilmiş, bitirilen, tüketilen.
389- MÜSTETİR: Gizlenen, gizli, saklanan, saklı.
390- MÜŞAKELE: Benzeme, uygunluk, şekilce bir olma.
391- MÜŞÂREKET: Ortaklık, ortak olma.
392- MÜŞAVERE: Danışma, bir iş üzerinde konuşma.
393- MÜŞEBBEH: Benzeyen.
394- MÜŞEBBEHÜN BÎN: Kendisine benzetilen.
395- MÜŞKİL: Anlamı kapalı olan ve ancak bir ipucu sayesinde anlaşılabilen âyet.
396- MÜŞKİLÂT: Güçlükler, zorluklar.
397- MÜŞRİF: 1. Yükselen, çıkan. 2. Ölüme pek yakın bulunan. 3. Etrafa bakan, etrafı gören. 4. Vakıf malı koruyan kimse.
398- MÜŞRİK: Allah'a şirk koşan.
399- MÜŞTAKK: Başka bir kelimeden çıkmış, türemiş.
400- MÜŞTEREK LAFIZ: Sözlük anlamıyla birden fazla anlama gelen kelime. Meselâ: "Yüz" gibi.
401- MÜTAREKE: İki tarafın geçici bir zaman için savaşı durdurması, ateşkes.
402- MÜTEADDİ: 1. Zulmeden, saldıran. 2. Geçişli fiil.
403- MÜTEADDİD: Bir çok, çoğalan, türlü türlü, tekrar.
404- MÜTEAHHİRÎN: Sonradan gelenler, yetişenler, son devir âlimleri.
405- MÜTEALLAK: Bağlanılan yer, taalluk edilen yer, harfi cerin dayandığı, bağlandığı kelime.
406- MÜTEALLİK: 1. Asılı, bağlı. 2. Taalluk eden, ilgili, ilişiği olan.
407- MÜTEAZZİR: 1. Özürlü, özürü bulunan. 2. Mümkün olmayan, güç, zor.
408- MÜTEDEYYİN: Dindar, dinine bağlı.
409- MÜTEHASSIS: İhtisas sahibi, uzman.
410- MÜTEHASSİS: Çok hislenen, duygulanan.
411- MÜTEKELLİM: Kelamcılar.
412- MÜTENASİB: Münasib, birbirine uygun, benzer, denk.
413- MÜTENEVVİ: Çeşitlenen, türlü türlü olan, muhtelif olan.
414- MÜTESELSİL: Zincirleme, birbirini izleyen, zincir gibi birbirine bağlı olan.
415- MÜTEŞABİH: 1. Birbirine benzeyen. 2. Kur'ân-ı Kerim'de mânâ ve lafız bakımından tevile elverişli olan âyetler. Muhkem olmayan âyet.
416- MÜTEŞABİHAT: 1. Birbirine benzeyenler. 2. Lafız ve mânâ bakımından tevile elverişli âyetler.
417- MÜTEVATİR: Yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan cemaatler tarafından rivayet olunan haber.
418- MÜTEVECCİH: 1. Bir tarafa yönelen, bir tarafa gitmeye kalkan. 2. Birine karşı sevgisi ve iyi düşünceleri olan.
419- MÜTEYAKKIZ: Uyanık bulunan,tetikte gözü açık olan.
420- MÜTTAKİ: Günahtan sakınan, çekinen, takva sahibi.
421- MÜVEKKİL: Vekil eden, vekil tayin eden.
422- MÜVERRİH: 1. Tarihçi, tarih yazan. 2. Ebced hesabına göre tarih düşüren şair.
423- MÜZDELİFE: Arafat ile Mina arasında bulunan yer.
424- MÜZEKKER: 1. Erkek, er. 2. Eril, müzekker kelime.