Ne Demektir ?

NE DEMEKTİR

 

 

 


Kimdir


 

 

Alfabetik ESKİ TÜRKÇE KELİME EŞ ANLAMI, AÇIKLAMA arama

ABCDEFGHİJKLMNOPRSTUVYZ

 

M

1-      MAA: Beraber, birlikte.

2-      MAAD: 1. Dönüp gidilecek yer. 2. Ahiret. 3. Dönüş, geri gidiş. 4.Dünya'dan sonraki hayat. 5. Gaye, amaç, ulaşılacak yer.

3-      MAA-HÂZA: Bununla beraber, bununla birlikte

4-      MAAMÂFİH: Bununla beraber.

5-      MAASÎ: Âsilikler, isyanlar, günahlar.

6-      MAAZALLAH: Allah korusun, Allah saklasın.

7-      MABA'D-TABİA: Fizikötesi, metafizik.

8-      MA'BUD: Kendine ibadet olunan, tapılan, Allah.

9-      MÂCİN: Hileyi, hile yolunu öğreten.

10-   MADDE: 1. Madde. 2. Maya, cevher. 3. Cisim.

11-   MADDE-İ ÛLÂ: İlk cevher.

12-   MADDİYET: Gözle görülür, elle tutulur şey.

13-   MADDİYYAT: Gözle görülür, elle tutulur şeyler.

14-   MADDİYYUN: Maddenin ezelî ve ebedî olduğuna inananlar, materyalistler.

15-   MA'DUM: Yok olan, mevcut olmayan.

16-   MÂDÛN: Alt, aşağı, alt derece, emir altında bulunan.

17-   MAFEVK: Üst, yukarı, üst derecede bulunan kimse, âmir.

18-   MA'FÜVV: 1. Suçu bağışlanmış, affolunmuş. 2. Muaf tutulan, istisna edilen.

19-   MAĞFUR: Günahları bağışlanmış, ölmüş kimse, rahmetli olmuş.

20-   MAĞRİB: Batı, garb, batı tarafında olan yerler.

21-   MAĞRİBÎ: Batılı, mağribli.

22-   MAĞRİFET: Allah'ın kullarını bağışlaması, yarlıgaması.

23-   MAĞŞUŞ: Karışık, katışık, saf olmayan.SİKKE-İ MAĞŞUŞ: Karışık, hileli madenî para.

24-   MAHALL: Yer.

25-   MAHARET: Ustalık, beceriklilik.

26-   MAHBUB: Sevilmiş, sevilen, sevgili.

27-   MAHFÎ: Gizli, saklı.

28-   MAHFUZ: 1. Saklanmış, korunmuş. 2. Ezberlenmiş.LEVHİ MAHFUZ: Allah tarafından takdir edilenlerin ezelde yazılı bulunduğu levha.

29-   MÂHİR: Maharetli, hünerli, becerikli.

30-   MAHİYET: Bir şeyin aslı, esası, içyüzü, özü.

31-   MAHKEME: Davaların görülüp karara bağlandığı yer.

32-   MAHKEME-İ KÜBRA: Âhirette Allah huzurunda kurulacak büyük mahkeme.

33-   MAHKÛM: 1. Hükmolunan, birinin hükmü altında bulunan 2. Hüküm giymiş. 3. Katlanma, zorunda olma.

34-   MAHLAS: 1. Kurtulacak yer. 2. Bir kimsenin takma adı, mahlası.

35-   MAHLÛK: Yaratılmış, yaratık.

36-   MAHMUD: 1. Hamd olunmuş, övülmüş, övülmeye layık. 2. Ebrehe'nin Kâbe'yi yıkmak için getirdiği filin adı.

37-   MAHMUL: 1. Yüklenmiş. 2. Bir şeyin üzerine kurulmuş.

38-   MAHREC: 1. Dışarı çıkacak, çıkılacak kapı. 2. Ağızdan harflerin çıktığı yer.

39-   MAHREK: 1. Hareketli bir noktanın takip ettiği yol. 2. Bir gezegenin bir devrede üzerinden gittiği farzolunan dairevî hat, yörünge.

40-   MAHSUSÂT: Gözle görülür şeyler.

41-   MA'HUD: 1. Ahdolunmuş, bilinen, sözleşilen. 2. Sözü geçen.

42-   MAHV: 1. Yok etme, ortadan kaldırma. 2. Beşerî noksanlardan kurtulma hali.

43-   MAHZUF: Silinmiş, kaldırılmış, gizli tutulmuş.

44-   MAHZUR: Sakınılacak, korkulacak şey, engel, sakınca.

45-   MÂİ': 1. Men eden, alıkoyan, engel olan. 2. Engel, özür.

46-   MAİDE: 1. Yemek yenilen sofra, yemek, ziyafet. 2. Kur'ân-ı Kerim'in 5. sûresi.

47-   MAİŞET: Yaşama, yaşayış, geçinme, geçinmek için lüzumlu şey.

48-   MAİYYET: Beraberlik, arkadaşlık, bir büyük memurun emrinde bulunma.

49-   MAKAM: 1. Durulan, durulacak yer. 2. Memuriyet, memurluk yeri.

50-   MAKAM-I İBRAHİM: Kâbe'de bulunan ve Hz. İbrahim'in ayak izi olduğu söylenen taş.

51-   MAKAM-I MAHMUD: Peygamberimizin cennetteki makamı, şefaat makamı.

52-   MAKARR: Durulan yer, karargâh,ocak, merkez, başkent, payitaht.

53-   MAKBUZ: 1. Alınmış, alındı belgesi. 2. Sıkılmış, daraltılmış.

54-   MAKLÛB: Altı üstüne getirilmiş, ters çevrilmiş, başka şekle sokulmuş.

55-   MAKSUD: Kastolunan, istenilen şey, emel.

56-   MAKSURE: Camilere etrafı parmaklıklı yüksekçe yer.

57-   MAKTUL: Vurulmuş, öldürülmüş, katledilmiş.

58-   MA'KUL: Akla uygun, akıllıca iş gören, anlayışlı, mantıklı.

59-   MAL: Varlık, para, kıymetli eşya.

60-   MÂLİK: Sahip, bir şeyi olan, bir şeye sahip olan.

61-   MÂLİKÜ'L-MÜLK: Mülkün sahibi, Allah.

62-   MA'LUL: İlletli, hastalıklı, sakat.

63-   MA'LÛM: Bilinen, belli.

64-   MA'LUMAT: Bilinen şeyler, biliş, bilgi.

65-   MAMÛRE: İnsan bulunan, bayındır, şenlikli yer, şehir, kasaba.

66-   MÂNÂ: 1. Anlam. 2. İçyüz. 3. Akla yakın sebep. 4. Rüya, düş.

67-   MÂNEVİYE: İyilik ve kötülük ilâhı diye iki ilâha inanmaktan ibaret batıl bir mezhep olup zerdüştlerden alınmıştır.

68-   MANEVİYYAT: Maddî olmayan, manevî olan hususlar.

69-   MANSUB: Nasbolunmuş, konmuş dikilmiş, nesne.

70-   MANTIK: 1. Söz. 2. Mantık ilmi, vasıta ve delil arasında tutarlılık.

71-   MANTIKU'T-TAYR: Kuş dili, Feridüddin Attar'ın meşhur eseri.

72-   MANTUK: Söylenmiş, denilmiş, söz, kelam, nutuk, mefhum.

73-   MARAZ: Hastalık, illet.

74-   MA'RİFE: Mânâ ve mefhumu belirtilmiş olan söz, belirli.

75-   MA'RİFET: 1. Herkesin yapamadığı ustalık, ustalıkla yapılmış olan şey. 2. Bilme, biliş, bilgelik.

76-   MA'RİFETULLAH: Allah'ı tanıma, bilme.

77-   MARUF: 1. Bilinen, tanınan, meşhur ünlü. 2. Şeriatin emrettiği, uygun gördüğü.

78-   MASARİF: Sarfolunanlar, harcananlar.

79-   MASDAR: 1. Bir şeyin çıktığı yer, temel, kaynak. 2. Fiil kökü.

80-   MASHARA: Maskara, soytarı.

81-   MÂSİVA: 1. Bir şeyden başka olanların hepsi. 2. Dünya ile ilgili olan şeyler. 3. Allah'tan başka her şey.

82-   MASİVALLAH: Allah'tan başka her şey.

83-   MA'SİYET: İsyan, günah, âsilik.

84-   MASLAHAT: 1. İş, emir, madde, keyfiyet, önemli iş. 2. Barış, dirlik-düzenlik.

85-   MASLAHAT-I ÂMME: Kamu işler.

86-   MASRİF: Sarfetme, harcama mahalli.

87-   MASRUF: 1. Sarfedilmiş, harcanmış. 2. Çevrilmiş, döndürülmüş.

88-   MA'ŞUK: Sevilen, sevilmiş.

89-   MATBU': 1. Tabolunmuş, basılmış. 2. Hoş, latif, makbul.

90-   MATBUAT: Matbaada basılmış şeyler.

91-   MATLA': Doğacak yer, güneş vasair yıldızların doğması, kaside veya gazelin ilk beyti.

92-   MATLAB: 1. İstenilen şey, istek. 2. Bahis, mesele, kazıyye, önerme.

93-   MATLUB: İstenilen, aranılan şey.

94-   MA'TUF: 1. Eğilmiş, bir tarafa doğru çevrilmiş. 2. Birine isnat olunmuş, yöneltilmiş.

95-   MÂUN: 1. Malın zekatı. 2. Kendisinden faydalanılacak şey, eve gerekli olan şeyler.

96-   MÂVERÂ: Art, geri, bir şeyin ötesinde bulunan.

97-   MÂYE: 1. Maya, asıl, esas. 2. Para, mal. 3. İktidar, güç, 4. Bilgi. 5. Dişi deve.

98-   MÂYİ': Sıvı, akıcı.

99-   MAZÎ: Geçen, geçmiş olan, geçmiş zaman.

100-                      MEAL: Anlam, kavram.

101-                      MEBADİ: Başlangıçlar, ilkeler.

102-                      MEBAHİS: Arama, araştırma yerleri, araştırma veya münakaşa konuları.

103-                      MEBANÎ: Yapılar, binalar, temeller.

104-                      MEBDE ve MEAD: Başlangıç ve dönüş, ruhun dünyaya gelişi ve dönüşü, dünya ve ahiret.

105-                      MEBDE': 1. Başlangıç. 2. Kaynak, kök. 3. Bilgilerin ilk kısımları. 4. İlke. 5. Tasavvufta sâlikin ilk başlangıcı.

106-                      MEBDE-İ KÜBRA: Büyük başlangıç.

107-                      MEBDE-İ ÜMİD: Ümidin kaynağı.

108-                      MEBİ': Satılmış şey, satılan mal.

109-                      MEBNA: Yapı, bina, yapı yeri, bina yeri.

110-                      MEBNÎ: 1. Yapılmış kurulmuş. 2. Bir şeye dayanan. 3. ...den dolayı.

111-                      MEB'US: 1. Gönderilmiş, 2. Peygamber olarak gönderilmiş kimse. 3. Öldükten sonra diriltilmiş kimse. 4. Halk tarafından seçilerek parlementoda yer alan kimse, millet vekili.

112-                      MECAZ: 1. Yol, geçecek yer. 2. Gerçeğin zıddı. 3. Kendi öz mânâsıyla kullanılmayıp benzetme yolu ile başka mânâda kullanılan söz.

113-                      MECAZ-I AKLÎ: Akla uygun olan mecaz, akılla bilinen mecaz, bir şeyi asıl sebebinin dışında başka bir sebebe isnad etmek.

114-                      MECAZ-I LÜGAVÎ: Mecaz-ı müsrseldir.

115-                      MECAZ-I MÜRSEL: Benzetme dışında başka bir ilişki sebebiyle kullanılan mecaz: Meselâ: "O köye sor" demek, "o köyden birine sor" demektir.

116-                      MECRUR: çekilmiş, sürüklenmiş, sonu kesre olan isim.

117-                      MEC'ÛL: Meydana çıkarılmış, yapılmış olan, yapmacık, uydurma.

118-                      ME'CUR: 1. Ecir veya sevabı verilmiş olan. 2. Kiraya verilen.

119-                      MECUSİ: Ateşe tapanlara verilen ad.

120-                      MECZUM: Kesin karar verilmiş. Sonu cezimli olan kelime.

121-                      MEDAİN: Şehirler.

122-                      MEDAR: 1. Bir şeyin döneceği yer, etrafında hareket edilen nokta. 2. Yörünge, gezegenin güneş etrafında dönerken çizdiği daire.

123-                      MEDAYİN: Şehirler.

124-                      MEDD: 1. Uzatma, çekme. 2. Yayma, döşeme.

125-                      MEDENÎ: 1. Şehirli. 2. Medine'li. 3. Terbiyeli, kibar, nazik, 4. Medine'de nazil olan sûre veya âyet.

126-                      MEDHAL: 1. Girecek yer, kapı, giriş. 2. Başlangıç.

127-                      MEDİNE: 1. Şehir. 2. Eski adı Yesrib olan ve Peygamberimizin türbesi bulunan Hicaz şehirlerinden.

128-                      MEDLUL: 1. Delil getirilmiş şey. 2. Delalet olunan, gösterilen. 3. Bir kelimeden veya bir işaretten anlaşılan.

129-                      MEDYUN: Borçlu, verecekli.

130-                      MEFAZE: Çöl, sahra.

131-                      MEFHUM: 1. Anlaşılmış. 2. Sözden çıkarılan mânâ, kavram.

132-                      MEFHUM-İ MUHALİF: Bir sözden çıkarılan zıt mânâ.

133-                      MEFKUD: 1. Yok olmayan, bilinmeyen. 2. Ölü veya diri olduğu bilinmeyen kayıp kimse.

134-                      MEFKURECİ: Ülkücü, idealist.

135-                      MEFTUH: 1. Fethedilmiş, açılmış, açık. 2. Zaptedilmiş, ele geçirilmiş. Sonu üstün ile harekeli isim.

136-                      MEFTÛN: 1. Sihirlenmiş, fitneye düşmüş. 2. Gönül vermiş, tutkun, vurgun. 3. Hayran olmuş, şaşmış.

137-                      MEF'UL: 1. İşlenmiş, yapılmış, kılınmış. 2. Tümleç.

138-                      MEHABET: Azamet, ululuk, korkunçluk.

139-                      MEHÂFETULLAH: Allah korkusu.

140-                      ME'HAZ: Bir şeyin alındığı, çıkarıldığı yer, kaynak.

141-                      ME'HUZ: 1. Alınmış, çıkarılmış, tutulmuş. 2. Ödünç olarak başka bir yerden alınmış.

142-                      MEKÂN: 1. Yer, mahal. 2. Ev, oturma yeri, konut.

143-                      MEKÂRİM: Cömertlikler, elaçıklıklar, iyilikler.

144-                      MEKÂRİM-İ AHLÂK: İyi huy, güzel ahlâk. Peygamberimizin ahlâ-kı.

145-                      MEKKÎ: Mekke ile ilgili, Mekkeli, Mekke'de nazil olmuş âyetler veya sûreler.

146-                      MEKR: 1. Hile, oyun, düzen. 2. Hile ile aldatma, maksadından vazgeçirme.

147-                      MEKRUH: 1. İğrenç, tiksinti veren. 2. Haram olmayan ve zaruret olmadıkça yapılması uygun görülmeyen iş.

148-                      MELÂİKE: Melekler.

149-                      MELÂİKE-İ MUKARREBÎN: Allah'a yakın olan melekler.

150-                      MELCE': Sığınacak yer, sığınak.

151-                      MELE': 1. Doldurma, dolma, doluluk. 2. Kalabalık, topluluk.

152-                      MELE'-İ A'LÂ: Büyük meleklerin toplandığı yer.

153-                      MELE'-İ FİRAVN: Firavun'un cemaati.

154-                      MELEKE: Alışkanlık, yetenek, maharet, iktidar.

155-                      MELEKÛT: 1. Hükümdarlık, azamet. 2. Alem-i melekût: Ruhlar ve melekler âlemi.

156-                      MELHÛZ: Mülahaza edilen, düşünülebilen, hatıra gelen.

157-                      MELİK: 1. Padişah, hükümdar. 2. Allah'ın adlarından.

158-                      MEMAT: Ölüm.

159-                      MEMLÛK: 1. Birinin malı olan. 2. Kul, köle.

160-                      ME'MUR: Emir almış, bir işle vazifelendirilmiş kimse, emrolunan.

161-                      MENÂKIB: Menkıbeler, övünülecek vasıflar.

162-                      MENÂM: 1. Uyunacak yer, yatak odası. 2. Uyku, düş, rüya.

163-                      MENÂR: 1. Nur, ışık yeri. 2. Yol işaretleri. 3. Fener kulesi.

164-                      MENÂSİK: İbadet yerleri, görevleri.

165-                      MENÂSİK-İ HACC: Hac ibadeti için ziyaret edilecek yerler, görevler.

166-                      MENAT: Cahiliye devrinde Kâbe'de bulunan bir putun adı.

167-                      MENDUB: 1. İyilikleri sayılarak arkasından ağlanan ölü. 2. Şeriatçe yapılıp yapılmamasında bir sakınca olmayan ama uygun görülen işler.

168-                      MENEND: Eş, benzer.

169-                      MENFİ: 1. Sürgün edilmiş, sürgün. 2. Bir şeyin tersini ileri süren. 3. Olumsuz.

170-                      MENHİ: Yapılması şer'an yasaklanmış, haram olmuş.MENHİYYAT: Şeriatin yasak ettiği şeyler.

171-                      MENKÛL: 1. Nakledilmiş, taşınmış. 2. Ağızdan ağıza geçmiş söz.

172-                      MENSUH: Hükmü kaldırılmış, nesholunmuş, yürürlükten kaldırılmış.

173-                      MENŞE': 1. Bir şeyin çıktığı yer, esas, kök. 2. Yetişilen yer, bitirilen mektep.

174-                      MENZİL: 1. Yollardaki konak yeri. 2. Ev. 3. Bir günlük yol, konak. 4. Mesafe.

175-                      MERCİ: 1. Dönülecek yer. 2. Müracaat olunacak, baş vurulacak yer kimse.

176-                      MERCUH: 1. Başka bir şeyin kendisine üstün tutulduğu şey. 2. Hasmından önce iddiasını ispata selahiyeti olmayan kişi.

177-                      MERFU': 1. Kaldırılmış, yükseltilmiş. 2. Sonu ötre ile okunan kelime. 3. Merfû Hadis; senedi kuvvetli olsun veya olmasın Hz. Peygamber'e isnad olunan hadistir.

178-                      MER'Î: 1. Riayet edilen, saygı gösterilen. 2. Yürürlükte olan, gözle görülen.

179-                      MERTEBE: 1. Derece, basamak. 2. Pâye, rütbe. 3. Miktar.

180-                      MERVÎ: Rivayet olunan, birinden işiterek söylenen.

181-                      MESABE: Derece, rütbe, kadar.

182-                      MESAFİH: 1. Sahife haline getirilmiş şeyler, kitaplar. 2. Mushaflar, Kur'ânlar.

183-                      MESAĞ: İzin, ruhsat, cevaz, müsade.

184-                      MESAİ: Çalışmalar.

185-                      MESALİH: Maslahatlar, işler.

186-                      MESBÛK: 1. Geçmiş, arkada kalmış. 2. Önde bulunan, ondan evvel geçmiş. 3. Önce namaza durmuş, sonra imama uymuş.

187-                      MESEL: 1. Örnek, benzer, nümune. 2. Dokunaklı ve mânâlı söz. 3. Yararlı hikâye. 4. Delil, hüccet.

188-                      MESELE: 1. Sorulup karşılığı istenen problem. 2. Önemli iş.

189-                      MESH: 1. Silme, sığama. 2. Bir şeyi el ile sığama. 3. Abdest alırken ıslak eti başın dörtte birine sürme, mest üzerine sürme.

190-                      MESH: Şeklini değiştirerek çirkin bir hale koyma.

191-                      MESKEN: Oturulacak yer, oturulan ev.

192-                      MESNEVÎ: 1. Her beyti kendi arasında kafiyeli ve baştan sona aynı vezinle yazılmış manzume. 2. Mevlânâ'nın ünlü eseri.

193-                      MESNÛN: 1. Bilenmiş. 2. Sünnete uygun olan. 3. Yıllanmış şey.

194-                      MESRUR: Memnun, sevinçli, meramına ermiş.

195-                      ME'SÛR: Esir edilmiş, tutsak, yolu kesilmiş. Dinî geleneklere uygun olan, rivayete dayanan.

196-                      MEŞÂİR: 1. Hacı olmadan önce durulması gereken önemli yerler. 2. Hasseler, duygular.

197-                      MEŞAKKAT: Zahmet, güçlük, zorluk, sıkıntı.

198-                      MEŞ'AR: 1. Hacı olmadan önce durulması gereken yerlerden her biri. 2. Duygu, hasse.

199-                      MEŞ'AR-İ HARAM: Müzdelife'de şimdi üzerinde mescit bulunan yer.

200-                      MEŞAYİH: Şeyhler, ihtiyarlar.

201-                      MEŞHED: 1. Şehit olunan veya şehidin gömüldüğü yer. 2. İran'da bir şehrin adı. 3. Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit düştüğü yer.

202-                      MEŞHUR: Şöhret kazanmış, tanınmış.

203-                      MEŞİYYET: 1. İrade, arzu, istek. 2. Yürüyüş, yürütme.

204-                      MEŞREB: 1. Mizaç, huy, ahlâk. 2. İçecek yer.

205-                      MEŞRIK: Doğu, güneşin doğduğu taraf.

206-                      MEŞRU: Şer'an caiz olan, şeriate ve kanuna uygun olan.

207-                      META: 1. Satılacak mal, eşya. 2. Sermaye.

208-                      METALİ: 1. Doğacak yerler. 2. Güneş ay ve yıldızların doğdukları yerler.

209-                      METBÛ: 1. Kendisine tabi olunan, uyulan. 2. Hükümdar.

210-                      METİN: Sağlam, dayanıklı.

211-                      METRUK: Terkedilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, metruk hadis; amel edilmeyecek derecede zayıf.

212-                      MEVÂŞİ: Davar ve mal gibi hayvanlar (koyun, keçi, öküz, inek...)

213-                      MEVEDDET: Sevme, sevgi, dostluk.

214-                      MEVHİBE: Bahşiş, ihsan, bağış.

215-                      MEV'İZA: Öğüt, nasihat, vaaz.

216-                      MEVKİ: Yer.

217-                      MEVLÂ: 1. Efendi, sahip. 2. Allah. 3. Kul, köle, azat eden. 4. Velî, veliyeti olan. 5. Şanlı, şerefli. 6. Yardımcı. 7. Mürebbi, terbiye eden.

218-                      MEVRİD-İ NASS: Hakkında kesin delil olan husus.

219-                      MEVSUF: Vasfolunmuş, vasıflanan, belirtilen.

220-                      MEVT: Ölüm.

221-                      MEVTÂ: Ölüler, ölmüşler.

222-                      MEVZİ: Yer.

223-                      MEVZU: 1. Konulmuş. 2. Konu. 3. Doğru olmayan, uydurma.

224-                      MEYL: 1. Eğilme, eğiklik, akıntı. 2.Sevme, tutulma, gönül akışı.

225-                      MEYTE: Hayvan leşi, kendi kendine ölen hayvan.

226-                      MEYYİT: Ölmüş, ölü.

227-                      MEZAHİB: Mezhepler, tutulan yollar.

228-                      MEZAHİB-İ ERBAA: Dört mezhep: Hanefî, Şafiî Malikî, Hanbelî.

229-                      MEZC: Katma, karıştırma.

230-                      MEZHEB: 1. Gidilen, tutulan yol. 2. Mezhep.

231-                      MEZHEB-İ HANEFÎ: Hanefî mezhebi.

232-                      MEZİYY: Mezi, idrardan önce gelen beyazımsı sıvı.

233-                      MEZMUM: Yerilmiş, beğenilmemiş ayıplanmış.

234-                      MEZNİYYE: Zorla cinsî ilişkide bulunulan kadın.

235-                      MEZRAA: Ziraat olunacak, ekilecek tarla, yer, çiftlik.

236-                      ME'ZUN: İzinli, izin almış, bir işi yapmaya izin alan.

237-                      MISRÎ: Mısırlı, Mısır ülkesiyle ilgili.

238-                      MÎKAT: 1. Bir iş için belirtilen zaman veya yer. 2. Mekke yolu üzerinde hacıların ihrama girdikleri yer.

239-                      MİLEL: 1. Milletler, uluslar. 2. Bir dinde veya mezhebde olan topluluklar.

240-                      MİLK: Birinin tasarrufunda bulunan şey veya yer.

241-                      MİLK-İ YEMİN: Köle, cariye.

242-                      MİNVAL: Tarz, yol, suret, şekil, usül.

243-                      MÎRAC: 1. Merdiven. 2. Göğe çıkma.

244-                      MÎRAC-I NEBÎ: Peygamberimizin mirac mucizesi.

245-                      MİR'AT: 1. Ayna. 2. Bir cins lale.

246-                      MİSAK: Sözleşme, anlaşma.

247-                      MİSAL: 1. Örnek, benzer. 2. Masal. 3. Rüya, düş.

248-                      MİSKAL: Yirmidört kıratlık bir ağırlık ölçüsü. (Ondört kırat bir şer'î dirhem karşılığıdır).

249-                      MİSKİN: 1. Aciz, zavallı, beceriksiz, hareketsiz. 2. Cüzzamlı. 3. Mal ve mülkü olmayan, kendini idareden âciz, yoksul.

250-                      MİSL: 1. Benzer. 2. Misilleme. 3. Miktar. 4. Kat.

251-                      MİYAR: Ölçü, ayıraç, bir şeyin halislik derecesini anlamaya yarayan âlet.

252-                      MÎZAN: 1. Terazi, ölçü âleti, tartı, ölçü. 2. Mahşerde amellerin tartılmasını yapacak olan şey.

253-                      MUADİL: Eşit, denk, eşdeğer.

254-                      MUÂHEDE: Karşılıklı and içme, antlaşma.

255-                      MUAHEZE: Azarlama, paylama, çıkışma, tenkit.

256-                      MUAHİD: 1. Antlaşma yapanlardan her biri. 2. İslâm hükümetine bir para ödeyerek kendini himaye ettiren hıristiyan veya bir başka dinden kimse.

257-                      MUALLAKAT: İslâm'dan önce Arap şairlerinin Kâbe duvarına asılan meşhur kasideleri.

258-                      MUALLİM: Öğreten, talim eden, öğretmen.

259-                      MUAMELAT: 1. İnsanların birbirine karşı tutum ve davranışları. 2. Resmî dairelerde yapılan evrak kayıt ve işlemleri.

260-                      MUAMELE: 1. Davranma, davranış. 2. Yol, iz. 3. Dairede yapılan kayıt vesaire. 4. Alışveriş, sarraflık, para işleri.

261-                      MUAMMA: Bilmece, anlaşılmaz ve karışık iş.

262-                      MUATTAL: 1. Kullanılmış, bırakılmış. 2. Boş, işsiz.

263-                      MUAYYEN: Belli, belirli, tayin edilmiş, kararlaştırılmış.

264-                      MUAZZEB: Azapta bulunan, çok sıkıntı gören, eziyet çeken.

265-                      MUCİD: İcat eden, yeni bir şey meydana getiren, fikir ve mânâ yaratan.

266-                      MUCİZE: Allah'ın izniyle peygamberler tarafından gösterilen ola-ğanüstü şey.

267-                      MUDAREBE: 1. Dövüşme, vuruşma. 2. Sermaye ve emek konarak kurulan şirket.

268-                      MUFASSAL: Tafsilatla, uzun uzun anlatılan, ayrıntılı.

269-                      MUGALATA: Yanıltmak için, yanıltacak yolda söz söyleme, demogoji.

270-                      MUGAYYEBAT: Gizli, görünmez şeyler.

271-                      MUHABBET: Sevgi, sohbet.

272-                      MUHABBETULLAH: Allah sevgisi.

273-                      MUHACİRİN: Hicret edenler.

274-                      MUHACİRİN-İ EVVELÎN: Mekke'den ilk hicret eden müslümanlar.

275-                      MUHAFIZ: Muhafaza eden, saklayan, koruyan, bekçi.

276-                      MUHAKKIKÎN: Hakikati, gerçeği bulup meydana çıkaranlar, araştırıcılar.

277-                      MUHAL: Mümkün olmayan, olamaz, imkansız, olanaksız.

278-                      MUHARREMAT: Haram ve yasak olan şeyler.

279-                      MUHARRER: Yazılmış, yazılı.

280-                      MUHAVVEL: 1. Değiştirilmiş. 2. Havale edilmiş, gönderilmiş, ısmarlanmış.

281-                      MUHAYYER: Seçilmesi serbest olan seçmece, beğenmece.

282-                      MUHBİR: 1. Haber veren, haberci. 2. Bir gazete için haber taşıyıp ulaştıran.

283-                      MUHİT: 1. İhata eden, kuşatan. 2. Çevre. 3. Okyanus. 4. Allah'ın isimlerinden.

284-                      MUHKEM ÂYET: Tevil ve tefsir gerektirmeyen mânâsı ve lafzı açık âyet.

285-                      MUHKEM: Sağlam, sağlamlaştırılmış, kuvvetli.

286-                      MUHKEMAT: İçinde hüküm bulunan, mânâsı açık olan âyetler.

287-                      MUHLİS: Halis, katkısız, dosdoğru, her hali içten ve gönülden olan, ihlâs sahipleri, samimi ve doğru olanlar.

288-                      MUHSANE: Namuslu kadın.

289-                      MUHTAR: 1. Seçilmiş, seçkin. 2. Hareketinde serbest olan, istediği gibi davranan. 3. Peygamberimizin isimlerinden.

290-                      MUHTEMEL: Umulur, olabilir, olası.

291-                      MUKADDER: 1. Kıymeti biçilmiş, kadri, değeri bilinmiş. 2. Alın yazısı.

292-                      MUKADDİME: Başlangıç, başlama, giriş.

293-                      MUKARENET: Bitişiklik, yaklaşma, kavuşma, uygunluk, cinsel yaklaşma.

294-                      MUKATELE: Birbirini öldürme, vuruşma, savaş.

295-                      MUKATTAA: Kesilmiş, kesik, ayrı.

296-                      MUKAVELE: Sözleşme, yazılı sözleşme.

297-                      MUKAYESE: Kıyas etme, karşılaştırma.

298-                      MUKAYYED: 1. Kayıtlı, bağlı, bağlanmış. 2. Bir işe önem veren. 3. Kaybolmuş, deftere geçmiş.

299-                      MUKTEZA: 1. İktiza etmiş, lâzım gelmiş. 2. Kanun gereğince yazılmış yazı, derkenar.

300-                      MULLAKAT-I SEB'A: İslâm'dan önce Kâbe duvarına asılmış olan yedi kaside.

301-                      MURAKIB: 1. Murakabe eden, koruyan. 2. Allah'a bağlanmış.

302-                      MUSALAHA: Barışma, uzlaşma, barış, güvenlik.

303-                      MUSALLA: Namaz kılmaya mahsus açık yer. Cami veya mezarlık civarında cenaze namazı kılınan yer.

304-                      MUSHAF: 1. Sahife halinde yazılmış kitap. 2. Kur'ân.

305-                      MUSİBET: Felâket, ansızın gelen belâ, uğursuz.

306-                      MUT'A: 1. Geçici kazanç. 2. Şiilere mahsus süresi belirlenmiş nikah.

307-                      MUTABIK: Birbirine uyan, uygun.

308-                      MU'TAD: Âdet olunmuş, alışılmış.

309-                      MU'TEZİLE: Aklı ön plâna alan ve "kul kendi fiillerinin yaratıcısıdır" diyerek, ehl-i sünnetten ayrılan fırka. Bunlara kaderiyeciler de denir, önderleri Vâsıl b. Ata'dır.

310-                      MUTMAİN: Gönlü kanmış, içi rahat, emin.

311-                      MUTTALİ': Öğrenmiş, haber almış, bilgili.

312-                      MUTTARİD: Bir düzeye giden, sıralı, düzgün, muntazam.

313-                      MUTTASIF: Vasıflanan, kendisinde bir hal, bir sıfat, bir vasıf bulunan.

314-                      MUTTASIL: Bitişik, istisna-i muttasıl, aynı cinsten alanlar arasında yapılan istisnadır. Ayrı cinsten olursa "munkatı" denilir.

315-                      MUVAHHİD: Allah'ın birliğine inanan.

316-                      MUVALAT: Dostluk, karşılıklı sevgi, koruma, yardım.

317-                      MUZAF: Katılmış, bağlanmış, bağlı.

318-                      MUZAFÜN İLEYH: Muzafın bağlı bulunduğu isim.

319-                      MUZARİ: Şimdiki zaman veya geniş zaman kipi.

320-                      MUZMER: Gizli, örtülü, saklı, dışarıya vurulmamış, içte gizli.

321-                      MÜBADELE: Bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi, değiş-tokuş, trampa, takas.

322-                      MÜBAHELE: Birine beddua etme, ilenme, birinden nefret etme.

323-                      MÜBAH-MUBAH: Yapılıp yapılmamasında şer'an bir sakınca olmayan.

324-                      MÜBALAĞA: Bir şeyi çok büyütme, abartma, küçük bir şeyi büyük gösterme.

325-                      MÜBAREZE: Cenk, kavga, uğraşma.

326-                      MÜBİN: 1. Hayrı şerri, kötüyü iyiyi ayıran. 2. Açık, besbelli.DİN-İ MÜBİN: İslâm dini.

327-                      MÜBTEDÂ: İsim cümlesinde özne.

328-                      MÜBTEDİ: Bir işe yeni başlayan, çaylak, acemi.

329-                      MÜCAMEAT: 1. Karşılıklı iyi ilişkiler kurmak. 2. Cinsî münasebette bulunmak.

330-                      MÜCAZAT: 1. Karşılık. 2. Bir suça verilen ceza.

331-                      MÜCERRED: 1. Tecrit edilmiş, soyulmuş.. 2. Soyut.

332-                      MÜCMEL: Kısa ve az sözle anlatılmış, öz. Kapalı ifade. (Çoğulu) Mücmelat.

333-                      MÜDDET: Zaman, vakit, bir şeyin uzayıp sürdüğü zaman.

334-                      MÜDÎR: İdare eden, çeviren, idareden anlayan, direktör.

335-                      MÜECCEL: Tecil edilmiş, ileriye bırakılmış, ileride yapılmak üzere vakti belirtilen, ertelenmiş.

336-                      MÜEKKED: 1. Sağlamlaştırılmış. 2. Tekrar edilmiş, pekiştirilmiş.

337-                      MÜELLEFE-İ KULÜB: Peygamberimiz zamanında kalpleri İslâm'a ısındırılmak için iltifat görmüş olanlar.

338-                      MÜELLİF: 1. Telif eden, kitap yazan. 2. İmtizaç ettiren, kaynaştıran.

339-                      MÜENNES: 1. Dişi, 2. Hakiki itibarıyla ve söyleniş itibarıyla dişi olan kelime.

340-                      MÜESSİR: 1. Tesir eden, etki, iz bırakan. 2. İşleyen, hükmünü yürüten. 3. Çok hissedilen, içe işleyen. 4. Dokunan, dokunaklı. 5. Eser sahibi. Allah Teâlâ.

341-                      MÜFESSER: Tefsir edilmiş, açıklanmış.

342-                      MÜFRED: Tek, yalnız, basit, tekil.

343-                      MÜFREDAT: 1. Basit şeyler. 2. Toptan bilinen şeylerin ayrıntıları.

344-                      MÜFREZE: Ayrılmış, ordudan ayrılmış birkaç müfreze.

345-                      MÜFSİD: 1. İfsat eden, bozan. 2. Fesatlık eden, ara açan.

346-                      MÜKALEME: Konuşma, müzakere, muhavere.

347-                      MÜKÂTEBE: Yazışma, mektuplaşma, birbirine yazma, köle ile yapılan azatlık sözleşmesi.

348-                      MÜKEVVENAT: Yaratıkların hepsi, kâinat mevcûdat.

349-                      MÜKREH: Zorlanan kimse.

350-                      MÜLAANE: Karşılıklı beddua etme, ilenme, lânet etme.

351-                      MÜLÂBESE: 1. Benzer şeylerin ayırt edilemiyerek birbirine karıştırılması. 2. Münasebet, yakınlık.

352-                      MÜLAHAZA: 1. Dikkatle bakma, 2. İyice düşünme, düşünce.

353-                      MÜMARESE: Alışma, alışıklık, yatkınlık, meleke.

354-                      MÜMEYYİZ: 1. Seçen, ayıran. 2. Dairedeki yazıları temize çeken kâtip. 3. İmtihanda ayırtman.

355-                      MÜMTAZ: İmtiyazlı, seçkin, üstün tutulmuş.

356-                      MÜNÂCAT: 1. Dua etme, yalvarma. 2. Divan edebiyatında Allah'a dua için yazılan manzume çeşidi.

357-                      MÜNADİ: Nida eden, müezzin, tellal.

358-                      MÜNAFIK: 1. Nifak sokan, iki yüzlü. 2. Kâfir olduğu halde kendisini müslüman gösteren.

359-                      MÜNECCİM: Yıldız falına bakan, astroloji ile uğraşan.

360-                      MÜNEZZEH: Tenzih edilmiş, temiz, arı, noksanlıklardan uzak.

361-                      MÜNFERİD: Yalnız olan, tek, ayrı, kendi başına.

362-                      MÜNHASIRAN: Hususi olarak, sadece, yalnız olarak, özellikle.

363-                      MÜNKATİ': Kesilen, kesik arkası gelmeyen, son bulan, süreksiz.

364-                      MÜNKERÂT: Şeriatçe yapılması yasaklanmış şeyler.

365-                      MÜNKİR: 1. İnkâr eden, kabul etmeyen. 2. Mezarda sual soracak iki melekten biri. Münkir-Nekir.

366-                      MÜRAÎ: İki yüzlü kimse.

367-                      MÜREBBİ: 1. Terbiye eden, Pedegog, çocuk terbiye eden. 2. Besleyen.

368-                      MÜREKKEB: İki veya daha çok şeyin karışmasından meydana gelen, bileşik.

369-                      MÜRSEL HADİS: Tabiînin, sahabeyi atlayarak rivayet ettiği hadis, yani sahabeden değil tabiînden gelen hadis.

370-                      MÜRTEDD: İslâm dininden dönen kimse.

371-                      MÜSAMAHA: Hoş görü, tolerans, görmemezlikten gelme, göz yumma.

372-                      MÜSAVAT: Eşitlik, aynı halde ve derecede olma.

373-                      MÜSAVÎ: Eşit, denk, aynı halde ve derecede bulunan.

374-                      MÜSBET: 1. Tesbit edilmiş, adil gösterilmiş. 2. Olumlu, pozitif.

375-                      MÜSEBBİB: 1. Sebep olan. 2. İcab eden.

376-                      MÜSELLEM: 1. Teslim edilmiş, verilmiş. 2. Doğruluğu herkesçe kabul edilmiş.

377-                      MÜSEMMA: 1. Bir ismi olan, adlandırılmış, adlı. 2. Muayyen, belirli zaman.

378-                      MÜSKİR: Sarhoş eden, sarhoşluk veren.

379-                      MÜSKİRÂT: Sarhoşluk veren şeyler.

380-                      MÜSNED: İsnad edilmiş, senede bağlanmış. "Müsned Hadis" senedi kesintisiz olarak Hz. Peygamber'e ulaşan hadistir.

381-                      MÜSTAĞNÎ: 1. Doygun, yönlü, tek. 2. Çekingen, nazlı davranan. 3. Gerekli bulmayan.

382-                      MÜSTAĞRAK: Batmış, dolmuş.

383-                      MÜSTAHSİL: Yetiştiren, yetiştirici, üretici.

384-                      MÜSTAMEL: Kullanılmış, eski, köhne.

385-                      MÜSTEAR: Takma ad, iğreti olarak duruş.

386-                      MÜSTECAB: Dileği, duası kabul olunmuş.

387-                      MÜSTEHABB: 1. Sevilen, beğenilen. 2. Farz ve vacip olmayıp da yapılması sevap olan iş, hareket.

388-                      MÜSTEHAK: Hak edilmiş, yiyip içilerek bitirilmiş, bitirilen, tüketilen.

389-                      MÜSTETİR: Gizlenen, gizli, saklanan, saklı.

390-                      MÜŞAKELE: Benzeme, uygunluk, şekilce bir olma.

391-                      MÜŞÂREKET: Ortaklık, ortak olma.

392-                      MÜŞAVERE: Danışma, bir iş üzerinde konuşma.

393-                      MÜŞEBBEH: Benzeyen.

394-                      MÜŞEBBEHÜN BÎN: Kendisine benzetilen.

395-                      MÜŞKİL: Anlamı kapalı olan ve ancak bir ipucu sayesinde anlaşılabilen âyet.

396-                      MÜŞKİLÂT: Güçlükler, zorluklar.

397-                      MÜŞRİF: 1. Yükselen, çıkan. 2. Ölüme pek yakın bulunan. 3. Etrafa bakan, etrafı gören. 4. Vakıf malı koruyan kimse.

398-                      MÜŞRİK: Allah'a şirk koşan.

399-                      MÜŞTAKK: Başka bir kelimeden çıkmış, türemiş.

400-                      MÜŞTEREK LAFIZ: Sözlük anlamıyla birden fazla anlama gelen kelime. Meselâ: "Yüz" gibi.

401-                      MÜTAREKE: İki tarafın geçici bir zaman için savaşı durdurması, ateşkes.

402-                      MÜTEADDİ: 1. Zulmeden, saldıran. 2. Geçişli fiil.

403-                      MÜTEADDİD: Bir çok, çoğalan, türlü türlü, tekrar.

404-                      MÜTEAHHİRÎN: Sonradan gelenler, yetişenler, son devir âlimleri.

405-                      MÜTEALLAK: Bağlanılan yer, taalluk edilen yer, harfi cerin dayandığı, bağlandığı kelime.

406-                      MÜTEALLİK: 1. Asılı, bağlı. 2. Taalluk eden, ilgili, ilişiği olan.

407-                      MÜTEAZZİR: 1. Özürlü, özürü bulunan. 2. Mümkün olmayan, güç, zor.

408-                      MÜTEDEYYİN: Dindar, dinine bağlı.

409-                      MÜTEHASSIS: İhtisas sahibi, uzman.

410-                      MÜTEHASSİS: Çok hislenen, duygulanan.

411-                      MÜTEKELLİM: Kelamcılar.

412-                      MÜTENASİB: Münasib, birbirine uygun, benzer, denk.

413-                      MÜTENEVVİ: Çeşitlenen, türlü türlü olan, muhtelif olan.

414-                      MÜTESELSİL: Zincirleme, birbirini izleyen, zincir gibi birbirine bağlı olan.

415-                      MÜTEŞABİH: 1. Birbirine benzeyen. 2. Kur'ân-ı Kerim'de mânâ ve lafız bakımından tevile elverişli olan âyetler. Muhkem olmayan âyet.

416-                      MÜTEŞABİHAT: 1. Birbirine benzeyenler. 2. Lafız ve mânâ bakımından tevile elverişli âyetler.

417-                      MÜTEVATİR: Yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan cemaatler tarafından rivayet olunan haber.

418-                      MÜTEVECCİH: 1. Bir tarafa yönelen, bir tarafa gitmeye kalkan. 2. Birine karşı sevgisi ve iyi düşünceleri olan.

419-                      MÜTEYAKKIZ: Uyanık bulunan,tetikte gözü açık olan.

420-                      MÜTTAKİ: Günahtan sakınan, çekinen, takva sahibi.

421-                      MÜVEKKİL: Vekil eden, vekil tayin eden.

422-                      MÜVERRİH: 1. Tarihçi, tarih yazan. 2. Ebced hesabına göre tarih düşüren şair.

423-                      MÜZDELİFE: Arafat ile Mina arasında bulunan yer.

424-                      MÜZEKKER: 1. Erkek, er. 2. Eril, müzekker kelime.

 



 




 

Copyright (c) 2011 Rüya Tabirleri. All rights reserved. Design by Ali Aktaş

Taraftar Atkısı || Çanta || Polar Battaniye || Atkı imalat || Polar Bere || Polar || Taraftar Atkısı || bEZ çANTA || Mont Yelek || Taraftar Atkısı || Yağmur şemsiyesi

© 2011 - Ne ?